Gavur Gölü
Kızıldeniz’in Arap Yarımadası içlerine doğru uzanan kısmı Akabe Körfezi, Lut Gölü ve Amik Ovası boyunca uzanan Ürdün graben sisteminin (jeolojide alçalmış yeryüzü bloğu) en kuzeyde sonlandığı yer Kahramanmaraş’tır. Akdeniz’in doğu kıyısında kuzey-güney doğrultusunda birbirine paralel uzanan iki dağ silsilesi arasında yer alan bu çöküntü alandır. Antakya-Kahramanmaraş çöküntü alanının en kuzeyinde, Sağlık Ovası’nın en çukur alanında yer almaktadır. Bataklık alanının bulunduğu Sağlık Ovası (Gavur Gölü), batıda Kuzey Amanos Dağları (2259 m) tarafından kuşatılır. Güneyde Emirmusa Tepe (788 m) yükseltisi ile Karagöl Ovası’ndan ayrılır. Doğuda ise Büyükmine Platosu (731 m) bulunur.
Beslenme alanının 659 km2 olduğu Gavur gölü, kurutulma öncesi 5.585,9 hektar alana sahipti. Yıllık 150,3x106 m3 su ile beslenen Gâvur Gölü’nde su seviyesi 486 m’ye kadar yükselmiştir. Sonbahar yağışları ile birlikte genişlemeye başlayan göl alanı kış ve ilkbahar başlarındaki yağış sularına kar erimesi sularının da eklenmesiyle maksimum düzeye ulaşırdı. Bataklık alanında su seviyesinin maksimum düzeye ulaştığı dönemlerde 6 m derinliğinde bir göl oluşurdu. Fakat bunun uzun süre devam ettiğini söylemek mümkün değildir. Ancak kurutuma öncesi doğu ve batıda bütün yıl kurumadan kalan bataklık gölleri bulunurdu. Doğuda Minehöyük mahallesi yakınlarındakine Büyük Bataklık Gölü (570 hektar), batıda yer alana ise Küçük Bataklık Gölü (312 hektar) adı verilmiştir.
Sulak alanlar, kurutma öncesi kendilerine yeterli ve iyi işleyen ekosistemlerdi. Bu ekosistemler, varlıkları süresince insanları kendilerine çekmişler ve ekosistemin bir parçası haline getirmişlerdir. Aynı zamanda insanların bu ekosistemlerden yararlanma şeklinde belirleyici olmuşlardır. Çevrelerindeki insanlara kara avcılığı, balıkçılık, tarım, hayvancılık, saz ve kamış kesimi, su kaynakları ve eko-turizm gibi sosyo-ekonomik imkanlar sunmuşlardır. Aynı zamanda bulundukları ovaların iklimini stabilize etmiş, su rejimi ve dengesini korumuşlardır.
Bu sulak alanlar, Afriika’dan başlayıp kuzeyde Avrupa ve Asya’ya doğru olan kıtalar arası kuşların göç yolu üzerinde, kuşların konakladığı ve dinlendiği önemli birer istasyon görevini yerine getirmektedir. Bu nedenle söz konusu sulak alanlar yerli ve yabancı türlerden oluşan zengin kuş popülasyonuna sahiptiler. Antakya-Kahramanmaraş grabeninde, Ocak 1968’ de 900.000 ve Ocak 1969’da 101.000 kuş sayılmıştır. Amik Gölü’nde 250, Gâvur Gölü Bataklığı’nda ise 232 kuş türü tespit edilmiştir. Ayrıca Türkiye’de yaşayan ve nesli tehlike altında olan yılan boyun (Anhinga rufa), kaskarabatağı, kara kanatlı (Glareola nordmanni), bataklık kırlangıcı (Glareola pratincola) ile hassas statüsündeki dikkuyruk (Oxyura leucocephala), küçük kerkenez (Falco naumanni), şah kartal (Aquila heliaca) gibi türler başta Amik Gölü olmak üzere graben alanındaki sulak alanlarda yaşamaktadır.
Gölü daha yakından görmek isteyenler için Adana yolundan Türkoğlu Minehöyük mahallesi tarafına döndükten sonra kurutma çalışmaları kapsamında açılan devasa kanalların her iki yakasında bulunan ve gölü bölümlere ayıran yollar tek alternatiftir. Bu yolların bazıları su seviyesinin yüksek olduğu dönemlerde su altında kalmış olabilir, takip ettiğiniz yol sizi gölün içine ulaştırabilir. O nedenle yol işaretlerine dikkat etmekte ve aracınızın hızını yükseltmemekte fayda var.
Gavur Gölü sadece papatyalara, yüzen adalara oluşturacak su bitkilerine, kuşlara ve kurbağalara can vermemiş, 2000 yıl öncesine kadar Maraş Fili’ne dahi ev sahipliği yapacak düzeyde hayat kaynağıymış Gavur Gölü. Kahramanmaraş düzlüklerinde Afrika ve Asya’nın belirli bölgelerinde bulunan filler adımlarmış o zamanlar.
Bu sulak alan aynı zamanda insanlar içinde ideal yaşam koşulları hazırlamıştır binlerce yıl önce. Gavur Gölünün çok yakınında bulunan Domuztepe Höyüğü’nde yapılan çalışmalar buranın; 8000 yıl önce henüz ilk şehirler (yönetilen, kuralları olan) dünyada kurulmamışken birkaç bin kişilik nüfusu ile o zamanlarda dünyanın en büyük yerleşim bölgesi olabileceğini göstermiştir. Domuztepe Höyüğü’nün sakinleri kesin olarak bilinmemekle birlikte; çevresel veya sosyal nedenlere bağlı olarak sadece 1000 yıl yaşadıktan sonra bölgeyi terk etmişlerdir. Maraş Fili’nin neslinin tükenmesi de Domuztepe yerleşiminden 4000-5000 yıl sonraya denk gelmiştir.